Çocukluğundan beri yaratıcılığa ve tasarıma olan merakıyla şimdi dünyaca ünlü bir moda markasına sahip olan Ece Ege ve Ayşe Ege kardeşlerin markasını bilmeyeniniz yoktur. Dice Kayek desem hepiniz büyük ihtimalle o çok sevdiğiniz markayı bilirsiniz. İki Türk kadınının ellerinden çıkan harika tasarımların sahip olduğu bir dünya markası olan Dice Kayek, her sezon iddialı ve her sezon bir yenilik ile karşımıza çıkıyor. Bu sezon da müşteriyle birebir iletişim halinde olmayı hedefledikleri için dünyanın dört bir yanında açtıkları pop-up mağazaları ile karşımıza çıkıyorlar. Markanın yolculuk hikayesini Ayşe ve Ece’den dinliyoruz.

Bir Türk markası olarak dünyanın moda merkezlerinde bir yer edinmek nasıl bir duygu?

Ece Ege: Çocukluğumdan beri her zaman yaratıcılığa ve tasarıma meraklıydım. Fakat kalbimde yatan esas sektör mimarlıktı. Sonrasında moda eğitimi almaya karar verdim. Kendi markamı kurdum, esasında mimarlık ve moda tasarımı çok paralel ilerleyen sektörler. Yaptığımız tasarımlar mimari kökenli. Kendi bakış açımıza göre sürekli hesaplar yaparak tasarladığımız kıyafetlerin altyapıları, mimari esaslara dayanıyor. Bu hesaplar olmadan yapılan tasarımlar çöküyor. Fransa’da moda eğitimimi tamamladıktan yaklaşık iki sene sonra modanın başkenti Paris’te kendi markam olan Dice Kayek’i kurdum. Okul bitince bütün yabancı öğrenciler kendi ülkelerine dönerken ben modanın ancak Paris’ten yapılacağı düşüncesiyle orada kaldım. Markamın Paris merkezli olması gerektiğini düşündüm, o zamandan bu yana faaliyetlerimize Paris’ten devam ediyoruz. Paris merkezli bir marka olmamız, dünyaya yayılmamız açısından bize avantaj sağladı. Zaman içinde Türkiye’de de bir altyapı kurduk ve o ülkemizdeki faaliyetlerimizi geliştirmeye devam ediyoruz.

Ayşe Ege: Dice Kayek markası bugün dünyanın dört bir yanında yaklaşık 80 farklı ülkede, birçok mağazada satılıyor. Markamız kurulduktan birkaç sene sonra resmî olarak Paris Moda Haftasında defile yapan markalar arasına girdi. Fransa ve Paris, modanın merkezi olarak kabul edildiğinden her marka için büyük önem taşıyor. Tüm dünyanın gözü Paris Moda Haftası’ndayken endüstrinin en önemli alıcıları, organizatörleri, basın da etkinlikte yer alıyor. Dolayısıyla en büyük markaların yer aldığı şehrin moda haftası takviminde olmak bize de artı değer kazandırıyor. Bir markanın tanıtımı ve öne çıkması için burada yer almak çok önemli.

Markayı oluşturduğunuz ilk günden bu yana moda dünyasında ne gibi değişimler gözlemlediniz ve siz bu değişimin neresindesiniz?

E.E.: Moda hala 20. yüzyıldan kalma eski kurallar ile ilerliyor. Ancak 21. yüzyılda artık radikal değişiklikler olacak ve olmaya başladı. Çevre kirliliğinin enerjiden sonra en büyük nedeni olan ve aşırı üretim yapılan tekstil ve moda sektöründe pozitif değişimi uygulamak için herkesin bir dayanışma ile bir araya gelip harekete geçtiğini gördük. Sürdürülebilir moda, tüketicinin “unique” olma arzusu daha da öne çıkıyor. Her yerde bulabildiğimiz büyük markalardan kaçınıp el emeği olan, iyi şartlarda üretim yapılan, kaliteli markalara yönelecekler. Uzun zamandır, koleksiyon hazırlama süreci, koleksiyon satışı ve üretim süreci çok kaotikti, hiç durmaksızın devam eden bir süreç vardı. Artık sürekli üretim, sürekli yeni koleksiyonlar olmayacak; her şey az ve öz olacak. Moda dünyası ve tüketiciler, büyük grup veya fonların desteği olmadan var olan bağımsız tasarımcılara ve tabii ki yerel tasarımcılara destek olmalı. Doğaya saygılı, “recycle” ipliklerle üretilmiş kumaşlar kullanılmalı, işçisini sömürmeyen, iyi şartlarda çalışma ortamı sağlayan markalarla çalışılmalı. Tüketici daha da bilinçlenecek. Yüzde yüz özgün markaların değerinin yükseleceği döneme giriyoruz. Dice Kayek bunlardan biri, zaten bizim senelerdir savunduğumuz değerler bu şekildeydi. Bizim çizgimizde fazla değişiklik olmadı; biz zaten olmasını istediğimiz, savunduğumuz değerlere göre tasarım yapıyorduk. Sürdürülebilir zamansız ürünler üretiyorduk. Bugün ilk koleksiyonumuzda yer alan beyaz poplin gömleklerimizden hala giyenler var. Bu çok önemli bir şey.

A.E.: Modada değişimi insanların ekonomik koşulları, dünyadaki sosyoekonomik durum bu alışkanlıkların değişip değişmeyeceğini belirleyecek. Ancak kesinlikle tüketici etraflıca düşünerek kalitesini, üretim şartlarını göz önüne alarak satın alma yapacak. Bununla birlikte biz Dice Kayek olarak, son zamanlarda “direct to consumer” a ağırlık verme kararı almıştık. Bunun ilk örneği olarak Dice Kayek’in ilk flagship mağazasını 2019 Haziran ayında Paris’in kalbi Saint-Germain-des-Prés’de açtık. Marka olarak müşteriye verdiğimiz doğrudan hizmeti çok önemsiyoruz.

Dice Kayek markası zarafeti simgeleyen bir marka, tasarımlarınızda nelerden ilham alıyorsunuz?

E.E.: İlham kaynaklarım mimari, farklı kültürler, çağdaş sanat.

A.E.: Koleksiyonlarımızda mimari çizgilerden çok esinleniyoruz. Tasarım sürecinde büyük bir mühendislik, zanaat, el işçiliği ve detaylı hesaplamalar var. Çok basit diyebileceğiniz bir üst bile, tasarım kalitesi ve detayları ile farklı durabilsin diye çalışıyoruz.

İki kardeş olarak tasarımlarınızda kararsız kaldığınız noktada nasıl bir çözüm üretiyorsunuz?

E.E.: Altı aylık koleksiyon hazırlama sürecinde ben daha çok Paris’te tasarımla, Ayşe de iş kısmı ile ilgileniyor. Bu sürecin sonunda Ayşe’nin objektif bir yaklaşımla koleksiyona bakması, benimkinden çok daha farklı oluyor. Onun yaptığı eleştiri, ürünlerin satış açısından çok daha doğru bir şekilde ortaya çıkmalarını sağlıyor.

Artık günümüzde erkek modası da popüler ve güncel, siz tasarımlarınız da mini bir erkek koleksiyonuna yer vermeyi düşünüyor musunuz?

E.E.: Koleksiyonumuz erkek koleksiyonu olmasa bile, ceket, pantolon ve gömlek alan erkek müşterilerimiz var.

Dünyanın birçok kilit noktasında pop-up storelarınız mevcut bunların kontrolünü nasıl sağlıyorsunuz?

A.E.: Fransa dışında kilit pazar haline gelen Amerika Birleşik Devletleri’nde satış noktalarının daha görünür olması bizim için önemli. Stratejik lokasyonlarda bulunmak, daha ileriye gitmemizi sağlıyor. Şu anda Fransa’da bir, Amerika’da iki Pop-Up mağazamız ile daha geniş alanda satışlarımızı gerçekleştiriyoruz.