Her acının bir süresi vardır. Belli bir süre içerisinde anlaşılabilir. Öğreticidir ve gereklidir. Büyütür, ehlileştirir. Bir de haddini aşan acılar var. Yıllarca süren kalp kırıklıkları, gelmeyen telefonlar, kaybedilen kişiyle birlikte süren hayatlar. Böyle durumlarda bazen tuttuğunuz yas, hazin gerçekliğinizin üzerini örtüyor olabilir. Dilediğiniz gibi gitmeyen bir kariyer, memnun olunmayan bir hayat, manevi olarak tatmin etmeyen bir arkadaş çevresi yani kısaca değiştirmeye gücünüzün yetmediği her şeyin üzerini vadesi çoktan dolmuş bir acı ile örtüyor olabilirsiniz. Çünkü acınız biterse bir şeyler yapmanız gerekecek. Yeni bir yol bulmanız, yeni bir hayat kurmanız, bir şeyleri değiştirmeniz, dönüşmeniz gerekecek. Bolca cesaret ve çokça umut gerekecek. Durum böyle olduğunda son kullanma tarihi geçmiş bir acıya tutunmak oldukça kolay oluyor. Şimdi hemen bunu okurken senelerdir ipini bırakmadığınız o kalp kırıklığınıza bakın, o gittiğinizde hayatınızda ne kalıyor. Bu acı hangi boşlukları dolduruyor? Çünkü hayat boşlukları sevmez ve onu en tanıdık duygularla doldurur. Mutluluk bir durum değil seçimdir. Cesareti ve yeni’yi seçin. Vedayı ve başlangıçları, sürpriz yolculukları, güzel tesadüfleri, belirsizliğin heyecanını seçin. Yeni ay’ın hediyesi bu olsun ruhunuza.