Burak Beşer The Beach of MOMO’nun seneler içindeki hikayesi ve değişimi dönüşümünü bizlerle paylaşıyor. Bu yaz yaptıkları iş birlikleri ile de dikkatleri üzerine çeken MOMO her yıl üstüne biraz daha ekleyerek bir plajdan fazlasını yani tam anlamıyla bir deneyim sunuyor. Son olarak Golden Goose markası ile yaptıkları iş birliği ise dünyada örneğini gördüğümüz plaj ve moda markası iş birliklerine alışagelmişin dışında bir örnek sunuyor.
7 yıldır Dalyan’da The Beach of MOMO ile yazın en popüler plajlarından biri oldunuz. Bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsun?
Bir işin içindeyken kendinizi dışarıdan görmek çok kolay değil. O yüzden ne kadar popüleriz ya da değiliz bilemiyorum. Bununla birlikte kalabalık bir ekibiz ve ortak amacımız en popüler olmak değil de hizmet verdiğimiz her aşamada yapabildiğimizin en iyisini yapmak.
Türkiye’de birçok ilke imza atan bir plaj MOMO, bu riskleri alırken bir an olsun endişeye kapıldığınız oldu mu?
Bir an olsun ‘KAPILMADIĞINIZ’ oldu mu? daha doğru bir soru olurdu. Bizimkisi bir girişim hikayesi. Uçurumdan atlayıp havada uçak yapmaya çalışmaya benziyor. Bizim durumumuzda ise 7 yılda açtığımız 2 plaj ve 2 restoran ile havada birden fazla uçak yapmak gibi. Bir de son yıllarda yaşanan pandemi ve arkasından gelen enflasyon gibi bu sektörü direkt etkileyen sıkıntılar endişelerimizi azalttı diyemeyeceğim. Hepsinin ötesinde uçakları neredeyse tamamladığımız için kendimizi şanslı hissediyoruz.
Popüler plajların dünyaca ünlü moda markalarıyla iş birliklerini görüyoruz. Bu sezonda The Beach of MOMO, Golden Goose markasıyla bir araya geldi. Bu iş birliği nasıl ortaya çıktı?
Golden Goose ile yaptığımız iş birliği, markamızın ruhuyla örtüşen bir ortaklık oldu. Her iki taraf da özgünlük ve kaliteye büyük önem veriyor. Bu iş birliği, misafirlerimize daha fazla değer katma ve onları global moda dünyasıyla buluşturma isteğimizin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Markalarla iş birliği yaparken, onların vizyonlarının ve değerlerinin bizimle örtüşmesine dikkat ediyoruz. İş birliğini sadece bir ticari anlaşma değil, aynı zamanda ortak bir deneyim yaratma fırsatı olarak değerlendiriyoruz.
Siz işletmenize bir markayı entegre ediyorken nelere dikkat ediyorsunuz?
Bir markayı işletmemize entegre ederken, markanın felsefesinin ve estetiğinin The Beach of MOMO’nun tarzına ve ruhuna uyumlu olmasına özen gösteriyoruz. Aynı zamanda, markanın sunduğu ürün veya hizmetin misafirlerimize katacağı değeri de göz önünde bulunduruyoruz. İş birliğimizin uzun soluklu olması, misafirlerimize daha zengin ve anlamlı bir deneyim sunması gerektiğine inanıyoruz.
Aslında MOMO’nun Çeşme yarım adasının salaş tarzıyla örtüşen bir stili var. Ancak bir yandan da öğlen servisinde dahil beyaz masa örtüleri ile yemek servisi veriliyor. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
İlk başladığımız yıllarda lüks algısı Tulum’un yükselişi ile birlikte biraz daha salaşlık ile bir araya getiriliyordu. Bu trend geride kaldı. Bizde son 3 yıldır salaşlık ve kaliteyi bir araya getirmek yerine şıklığı ve kaliteyi bir araya getirmeye gayret ediyoruz.
Sanat’ta sizin işletmenizin olmazsa olmazlarından. Sanat eserlerini seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Sanat, işletmemizin ruhunu yansıtan önemli bir unsur. Sanat eserlerini seçerken, mekanımızın atmosferine ve hikayesine uyum sağlayacak, aynı zamanda misafirlerimize ilham verecek parçalar seçmeye özen gösteriyoruz. Sanatın, misafirlerimize duygusal ve estetik bir deneyim sunmasını istiyoruz.
Sizin müşteri olarak bir işletmeyi tercih ederken dikkat ettikleriniz ne oluyor?
Ne yazık ki son yıllarda iyi yemek benim için atmosferin önüne geçti. Iyi bir gün batımında eh bir yemeğe gün batımsız lezzetli bir yemeği tercih edebilirim. Benim için mükemmel senaryo Horasan Balık’ın gün batımlı bir yere geçmesi diyebiliriz.