Uzun yıllar reklam sektöründe çalıştınız. Hem gelenekseli hem de dijitali görmüş biri olarak sizce reklam dünyası nereye gidiyor?

Televizyon, açık hava, reklam ajansları birçok sistemi gördüm. Bu sistemlerin birini diğerinden ayırmak mümkün değil. Hepsi birbirine bağlı, zincirleme bir olgu. Gelenekselin yerini dönem dönem dijital mecralar alıyor gibi olsa da yayınlanacak platformu konsepte uygun seçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Radyo spotu veya açık hava gibi eskidiğini düşündüğümüz platformlar, araştırmalara baktığımızda hala çok etkili. Ek olarak, geleneksel mecralar da kendini yeniliyor. Buna en güzel örnek 3D panolar. Yanı sıra, bir sosyal medya postu ve bir tweet’in satışları arttırdığını ve imaja olumlu etki ettiğini de gördük. Reklam dünyası özetle, teknoloji nereye gidiyorsa oraya evrilen, kendini güncelleyen sektörlerden biri.

Sektörde kadınların değişimi ve dönüşümünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sektörde departmanlar, yetenek ve karakter özelliklerine göre ayrılıp eril ve dişil olarak sınıflandırılıyor maalesef. Yaratıcı fikirler üretebilen birçok kadının iletişim becerileri ve ikna kabiliyetleri nedeniyle marka yöneticisi olarak anıldıklarını, yaratıcı departmanlarda çok daha az yer edindiklerini biliyorum. Buna “cam tavan sendromu” diyoruz. Bu sendrom, yeteneklerimizin önüne geçiyor. Yetersizlik korkusuyla bize hak görülen rolü benimsememize sebep oluyor. Aslında tam tersidir, reklamcılık dahil hiçbir sektörde cinsiyet yoktur. Erkek bir reklam yazarının kadın gibi, kadın bir reklam yazarının da erkek gibi düşünmesi gerekiyor. Evet, sektörde yapılan ilgili araştırmalara baktığımızda geçmişe göre kadın çalışan nüfuzu arttı. Ama hala yeterli değil.

Kendi ajansınızı kurma fikri nasıl ortaya çıktı?

Ajans, televizyon, matbaa, açık hava gibi aynı sonuca hizmet eden farklı sistemlerde çalıştım. Her birinde çalışan değil, dükkan benim gibi çalıştım. Son ajansımda bu durum çok daha uzun sürdü. İşleri kendime dert edip yoğunluktan sosyal hayatıma vakit bulamadığım, dönemsel bağışıklık problemleri yaşadığım uzun bir dönem oldu. Yaptığım işler, markalar ve ekiplerim benim motivasyonumdu. Ancak ağustos ve eylül aylarında kısa bir mola verdim. Eforumu da kendi ekibimle kendi ajansıma vermem gerektiğini düşündüm. Klasik ajans yapılarından da sıkıldım açıkçası. Puzzlize’ı zamanla tanıyacaksınız.

Değişim ve dönüşümün içinde olan biri olarak siz değiştirdim ve dönüştürdüm diyebiliyor musunuz?

Eli Acıman, William Bill Bernbach ve ilk kadın reklamcı olan Helen Lansdowne Resor gibi isimler olmadıkça böyle iddialı bir cümle kurmamalıyız. Elbette, çalıştığımız markalarımızla ve ekip arkadaşlarımızla birbirimize olumlu birçok katkımız olmuştur. Bu da değişimi ve dönüşümü beslemiştir. Yeni teknikleri öneren ve zorlayan biri olarak, bu konuda ekip arkadaşlarımla kurduğumuz sistemler oldu. Dijitalle çok oynadık, ters köşeleri hep çok sevdik. Ekrana dokunma ve harekete geçirme eylemini güzel fikirlerle buluşturduk. Bu teknikleri tanıdığımız veya tanımadığımız meslektaşlarımızın hala kullanması bizi çok mutlu ediyor.

Reklam dünyası çok çeşitli siz bu çeşitliliği ve günceli nasıl yakalıyorsunuz?

Çeşitli ve oldukça eğlenceli geliyor bana. Okuduğum kitaplar, örnek aldığım insanlar ve onların sayesinde kendi ürettiğim formüllerim var. Bu formüller, yeni bir sistemi veya problemleri çözmeme yardımcı oluyor. Buna ek olarak, şu anda yapay zeka kursuna gidiyorum ve yeni tekniklere teknolojilere bayılıyorum. Rutinlerim arasında gün içinde mutlaka 5 veya 6 ayrı gündemi takip ettiğim bir rutinim var. Bunun içerisinde psikolojik ve sosyolojik analizler olduğu gibi, kafasına meteor düştü haberi de bulunuyor. Bu sayede global ’den esinlenmeden fikir üretebiliyorum. Bu arada, bu efsanevi harika bir özellik de değil, çoğu kişinin mesai harcayarak yapabileceği bir sistem sadece.

Aynı zamanda sosyal medyada da oldukça aktifsiniz bu işinize nasıl yansıyor?

LinkedIn ve Instagram’da aktifim. İkisinin de ortak noktası, ajansa dahil edeceğimiz ekip arkadaşlarıyla iletişim sürecidir. LinkedIn ‘de hepimiz bilirkişi raporu modumuzu açıp doğru yanlış konuşuyoruz. Daha çok Instagram’ı odak noktası olarak düşünerek orada “mikro influencer” kategorisine giriyorum ancak inanın neden nasıl niye bir fikrim yok.